En İtici Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde yaşamak, insanın her an sokakta, toplu taşımada veya işyerinde toplumsal normlara dair derin gözlemler yapmasına olanak tanıyor. Bugün “en itici ne demek?” sorusunu, sadece bir kelime ya da düşünce olarak değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet çerçevesinde ele alacağım. Çünkü bu kelime, toplumda var olan önyargıları, cinsiyet rollerini ve güç dinamiklerini yansıtan, düşündüğümüzden çok daha derin bir anlam taşıyor.
“En İtici” Kelimesinin Toplumsal Yansıması
“En itici” ifadesi, günlük hayatta karşımıza birçok farklı durumda çıkar. Hemen herkesin zaman zaman kullandığı, genellikle bir davranış veya tutumu tanımlamak için başvurulan bir deyimdir. Ancak, bu kelimeyi kullanırken dikkat etmemiz gereken bir şey var: “En itici” diyerek tanımladığımız kişi ya da davranış, toplumun genel normlarına uymayan, kabul edilemez ya da rahatsız edici olarak görülen bir şey olmalıdır. Peki, bu kavram toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında nasıl şekilleniyor?
Sokakta, toplu taşımada ya da işyerinde gözlemlediğim sahnelerde, “en itici” kavramının ne kadar subjektif olduğunu ve çoğu zaman bu değerlendirmenin, gücü elinde bulunduran kesimlerin bakış açısına dayandığını fark ediyorum. Örneğin, bir kadın toplu taşımada yer istediğinde, çevresindekiler tarafından “başka biri de vardı, senin gibi rahat olamaz” şeklinde eleştirilebiliyor. Halbuki bir adam, aynı durumu talep ettiğinde “erkek olduğuna saygı duyulması” gibi bir geçerliliğe sahip olabiliyor. Burada, toplumsal cinsiyetin etkisini açıkça görmek mümkün. Kadınların ya da diğer azınlıkların yapması “en itici” olarak nitelendirilen şeyler, genellikle toplumun varsayılan normlarına ters düşen davranışlar oluyor.
Toplumsal Cinsiyet ve En İtici Ne Demek?
Sosyal medya, şehrin en işlek caddesinde yürürken gördüğüm sahneler, işyerindeki günlük etkileşimler… Bütün bu ortamlar, “en itici” ifadesinin nasıl bir araç haline geldiğini net bir şekilde gösteriyor. Bir kadının, toplumun öngördüğü “itaatkar” tavırlardan sapması ya da kendisini rahatça ifade etmesi genellikle “itici” olarak etiketleniyor. En basitinden, bir kadının yüksek sesle kahkaha atması ya da kendini gösteren bir kıyafet giymesi, toplumsal algıya göre olumsuz karşılanabiliyor.
Çünkü toplumsal cinsiyet normları, “kadın” ve “erkek” rollerine dair belirlenmiş, içselleştirilmiş kalıplara dayanır. Kadınların, belirli bir biçimde “yerli yerinde” olmaları beklenir. Bu beklenen davranışlardan sapmalar, hemen “en itici” olarak nitelendirilebiliyor. Diğer taraftan, erkeklerin duygusal ifadelerden kaçınması, sert bir duruş sergilemesi gibi beklentiler de toplumsal normların bir parçasıdır. Bu normları ihlal eden her davranış, cinsiyetin gerektirdiği kurallar dışında kalan bir şey olarak, bazen daha da sert bir şekilde eleştirilebilir.
Çeşitlilik ve En İtici Ne Demek?
Bir de çeşitlilik meselesi var. Toplumda farklı kimliklere sahip bireylerin varlığı, “en itici” tanımının kapsamını daha da genişletiyor. LGBTI+ bireylerin, etnik ve kültürel azınlıkların, farklı engellilik durumlarına sahip kişilerin toplumsal alandaki varlıkları, birçok kesim tarafından rahatsız edici bulunabiliyor. “En itici” olma hali burada, toplumsal önyargılara ve bu bireylerin kimliklerini saklamalarına neden olan sosyal normlara dair derin bir eleştiri sunuyor.
Toplu taşımada, örneğin bir LGBTI+ bireyinin rahatça kendini ifade etmesi bazen “en itici” bir hareket olarak görülür. Oysa ki bu, sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda bir hak meselesidir. Toplumsal çeşitliliği kabul etmek, farklı kimlikleri normalleştirmek, her bireyi “en itici” olmaktan çıkarır.
Sosyal Adalet ve En İtici Ne Demek?
Sosyal adalet bağlamında, “en itici” tanımının toplumsal eşitsizliği nasıl pekiştirdiğini de görmek mümkün. İşyerinde, bir kadının patrona itiraz etmesi ya da işyerinde daha fazla söz sahibi olmak istemesi bazen “itici” bulunabilir. Çünkü kadının bu isteği, genellikle toplumun beklediği “yerini bilme” haline aykırıdır. Öte yandan, bir erkeğin benzer bir davranışı sergilemesi pekala cesur ve “lider” olarak nitelendirilebilir.
Burada, toplumsal eşitsizlik ve güç dengesizliği, “en itici” kavramının arkasındaki gücü ve iktidarı gizler. Kendisini ifade eden, itiraz eden, kimliğini gösteren kişi, ne kadar farklı ve normların dışındaysa, “en itici” olmaya o kadar yakın olur. Sosyal adalet, bu tür ayrımcılıkları ve stereotipleri kırmak için önemli bir mücadele alanı sunar.
Sonuç: En İtici Ne Demek?
Sonuç olarak, “en itici” ne demek sorusunun cevabı, sadece kişisel bir görüş değil, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi daha derin bir bağlamda şekillenen bir sorudur. Her bireyin deneyimi farklı olsa da, toplumsal normlar, “en itici” olmanın sınırlarını çizer ve güç dengesizliklerini pekiştirir. Biz, toplumsal adalet için mücadele ederken, her bireyi daha açık fikirli, kapsayıcı ve eşit bir şekilde kabul etmeyi öğrenmeliyiz.