İçeriğe geç

Iştigal ne anlama gelir ?

İştigal Ne Anlama Gelir? Geçmişten Günümüze Emek, Uğraş ve Anlamın Tarihi

Bir Tarihçinin Gözünden: Geçmişle Meşgul Olmak

Bir tarihçi olarak her sabah arşiv tozları arasında uyanmak gibidir geçmişle iştigal etmek. Eski kelimelerin kokusu, yüzyıllar öncesinin nefesini bugüne taşır. İştigal kelimesi de bu kokuyu taşıyanlardan biridir; bir dönemin insanının dünyaya bakışını, emeğe, meşguliyete ve hayata dair duyduğu saygıyı yansıtır. Günümüzde unutulmaya yüz tutmuş gibi görünse de, “iştigal” kelimesi aslında insanın varoluşuna dair derin bir hikâye anlatır.

Kelimenin Kökü: Uğraşın Dili

İştigal Arapça kökenlidir ve “meşgul olmak, bir işle uğraşmak, zamanını bir şeyle geçirmek” anlamına gelir. Osmanlı döneminde yalnızca bir mesleği değil, bir yaşam biçimini anlatmak için kullanılırdı. “Falanca kişi ticaretle iştigal eder” ya da “ilimle iştigal eden bir zat” gibi ifadeler, hem bireyin emeğini hem de o emeğin toplumsal değerini vurgulardı.

Kelimenin kökeninde yalnızca çalışma değil, bir anlamla uğraşma, kendini bir işe adama fikri yatar. Bu yönüyle iştigal, sadece bir “meslek” değil, bir “meşgale” ve hatta bir “varoluş biçimi”dir.

Tarihsel Dönüşüm: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e

Osmanlı toplumunda iştigal, bireyin toplumsal konumunu belirleyen en temel unsurlardan biriydi. Zanaatkâr, tüccar, âlim ya da asker… Her biri bir işle iştigal ederdi ve bu uğraş, kişiye hem ekonomik hem de ahlaki bir kimlik kazandırırdı.

Fakat Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte toplumsal yapı değişti. Modernleşme ve endüstrileşme süreciyle birlikte “iş” kavramı artık bir kimlikten çok, bir zorunluluk hâlini aldı.

Eskinin “iştigal”i, yani anlam yüklü uğraş hali, yerini “meslek” ya da “iş” kelimelerine bıraktı. Bu, yalnızca dilde bir sadeleşme değil, toplumsal bilinçte bir dönüşümdü. İnsan, emeğiyle kurduğu manevi bağı kaybetmeye başladı.

Toplumsal Kırılmalar ve Uğraşın Değişen Anlamı

Tarih boyunca her çağ, insanın neyle iştigal ettiğini yeniden tanımladı.

Sanayi Devrimi’yle birlikte üretim biçimleri değişti, emeğin kutsallığı yerini verimliliğin soğuk ölçütlerine bıraktı.

Dijital çağda ise iştigal kavramı yeniden biçim değiştiriyor. Artık pek çok insan bilgisayar ekranlarıyla iştigal ediyor; üretim değil, iletişim merkezli bir ekonomi içindeyiz.

Bu dönüşüm, bireyin emeğe ve zamana bakışını da değiştirdi. Peki, hâlâ bir işle “iştigal etmek”ten bahsedebilir miyiz, yoksa artık yalnızca “çalışıyor” muyuz?

Günümüzle Bağ Kurmak: Meşguliyetin Anlamı

Bugünlerde meşgul olmak, çoğu zaman bir statü göstergesi hâline geldi. Herkes “yoğun”, herkes “meşgul” ama çok az kişi bir işle gerçekten “iştigal ediyor”. Çünkü iştigal, yalnızca vakit doldurmak değil, o vakte anlam katmaktır.

İştigal, bireyin yaptığı işle kurduğu duygusal bağı temsil eder. Bir öğretmenin öğrencisiyle, bir ressamın tuvaliyle, bir çiftçinin toprağıyla kurduğu ilişki… Bu, yalnızca emek değil; aynı zamanda bir aidiyet ve sorumluluktur.

Geçmişten Günümüze Bir Davet

Tarih bize şunu öğretir: İştigal etmek, insanın kendini dünyada anlamlandırma biçimidir. Her çağda farklı formlar alsa da özü değişmez: insan, bir işle uğraşırken kendini yaratır.

Bugünün hız çağında, anlamla kurduğumuz bu bağı yeniden düşünmek gerekir.

“Sen şu anda neyle iştigal ediyorsun?”

Bu soru, yalnızca mesleğini değil, yaşamına kattığın anlamı da sorgular.

Sonuç: Emeğin Sessiz Felsefesi

İştigal ne anlama gelir?

Bu kelime, geçmişle bugünü birbirine bağlayan ince bir köprüdür. Hem bir uğraşı hem bir yaşam felsefesini anlatır. İnsan, emek verdiği şeyle bütünleştiğinde iştigal etmiş olur.

Günümüz dünyasında belki de en çok buna ihtiyacımız var: yaptığımız işi yeniden sevmeye, anlamla meşgul olmaya.

Belki de artık şunu sormanın zamanı gelmiştir:

“Ben zamanımı hangi anlamla dolduruyorum?”

Cevap, iştigal ettiğimiz şeyin kendisinde saklıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money