Bir hikâye paylaşmak isterim seninle…
Kam Nedir Din? Kalplerin Yolculuğu
Kışın en sessiz günlerinden biriydi. Gri bulutların arasında süzülen solgun bir ışık, sanki insanın içine işleyen bir huzurla köyün üzerine düşüyordu. O köyde, dağların ardında, taş evlerin arasında yaşayan iki insan vardı: Kam ve Dilan. Kam, aklın rehberliğine inanan bir adamdı; neyi, nasıl yapacağını önceden planlar, her şeyin bir mantığı olması gerektiğini düşünürdü. Dilan ise kalbin sesine kulak veren bir kadındı; onun için hayat, hissedilerek anlaşılırdı.
Bir gün, köy meydanında bir konu açıldı: “Din nedir?” Herkes bir şeyler söyledi, tartışmalar yükseldi. Kimisi dedi ki, “Kurallardır; insana yol gösterir.” Kimisi, “Korkudur; insanı hizaya getirir.” Kam sessizce dinledi, sonra ayağa kalktı. “Din,” dedi, “bir stratejidir. İnsanlığın düzenini sağlayan, toplumu yönlendiren en eski sistem.” Dilan gülümsedi, gözleri yumuşak bir ışıkla parladı. “Belki de din,” dedi, “aklın değil, kalbin haritasıdır.”
Bir Yolculuğun Başlangıcı
O tartışmadan sonra Kam ve Dilan birlikte uzun yürüyüşlere çıkmaya başladılar. Kam her adımda hesap yapar, mesafeyi ölçer, rüzgârın yönünü not ederdi. Dilan ise rüzgârın sesini dinler, kuşların kanat çırpışına bakar, toprağın kokusunu içine çekerdi.
Bir gün, Dilan bir ağacın altına oturdu. “Kam,” dedi, “din bazen insanın kendi içine yaptığı bir yolculuktur. Kimseye gösterilmeyen, anlatılmayan bir sırdır.” Kam düşündü. Onun için din, kuralların, yapıların, ibadetlerin bir toplamıydı. Fakat Dilan’ın gözlerinde bir şey vardı; anlatamadığı ama hissettirdiği bir hakikat.
Aklın ve Kalbin Diyaloğu
Kam, “Eğer din kalpteyse, neden kitaplar yazıldı, neden peygamberler geldi?” diye sordu.
Dilan gülümsedi: “Çünkü kalpler, bazen söze ihtiyaç duyar. Ama o söz, sadece bir kapıdır. Gerçek olan, o kapının ardına geçmektir.”
O an Kam sustu. Çünkü ilk kez aklıyla değil, kalbiyle düşündü. Belki de din, insanın Tanrı’yı anlamasından çok, kendini tanıma yolculuğuydu.
Kam’ın Dönüşümü
Aradan aylar geçti. Kam artık sabahları dua ederken kelimeleri ezberlemez, hissederdi. O düzenli, planlı adam şimdi doğaya selam verirken kalbinin ritmini dinliyordu. Dilan ona bir gün dedi ki, “Sen artık sadece akılla değil, inançla da yaşıyorsun.”
Kam başını eğdi. “Belki de din,” dedi, “sadece kurallar değil; kalbini her sabah yeniden temizlemek, bir başkasının acısını anlamak, bir çocuğun gülüşünde Tanrı’yı görmek.”
Din, Kam’ın Gözünden
Yıllar sonra Kam yaşlandığında, köyde herkes ona danışır oldu. Bir gün, genç bir adam sordu: “Kam dede, din nedir?”
Kam gözlerini uzaklara dikip derin bir nefes aldı. “Din,” dedi, “yolunu bulmaya çalışan kalbin dilidir. Ne sadece erkek aklının stratejisi, ne de sadece kadının şefkatidir. Din, ikisinin buluştuğu yerde doğar.”
Son Söz: Kalpten Gelen Bir Çağrı
Dilan’ın söylediği o ilk cümle Kam’ın hayatına yön vermişti: “Din, bir yolculuktur.” Şimdi o cümle köyün her köşesinde yankılanıyordu. İnsanlar dua ederken, birbirine yardım ederken, gözyaşlarıyla sevinçlerini paylaşırken… Hepsi aynı yolu yürüyordu: Aklın ve kalbin birleştiği yolu.
Sen de belki şu an bu satırları okurken aynı soruyu soruyorsun: “Kam nedir din?”
Belki de cevap basit: Din, insandır. Hata yapan, öğrenen, affeden, umut eden…
Ve belki de din, senin içinde sessizce konuşan o sesti: “İyiliği seç.”